-vöyk. vonk. gulırk. zizozizaaaaw... füçu!- (ya da bilimum "ruhumu ele geçirdiler" efektleri)
beni unuttunuz... ben vazelinin ruhuyum...
beni yine piçirik yaptınız... ihmal ettiniz... intikamımı
aliceeeem...emm...em...m..m...
beni yine piçirik yaptınız... ihmal ettiniz... intikamımı
aliceeeem...emm...em...m..m...
-füçu! vön vön. vızırıııv- (ya da "tekrar kendim oldum" efektleri)
Efendim merhabalar. Kusura bakmayın. Uzun süre yazamadım; ancak yoğun ve tempolu Zimbabwe gezimin yorgunluğunu daha yeni yeni atabiliyorum (bu gezi hakkındaki yazım çok yakında gelecek). Gerçi diğerlerine ne oldu bilemiyorum. Sayın Koçak, ya da Malkoç, ya da Pembelim, ya da Christobel kaç zamandır yazmak istiyor; ancak Vazolar Konseyi olarak sürekli kendisi yazarsa çok hevesliymiş görüntüsü veririz, olmaz diye düşündük. O yüzden yazmadı. Başak Hanım'ın akıbetini bilmiyoruz, kendisi en son bir arap prensiyle Swiss Hotel lobisinde görüldü. Mr. M. Çağın Kırca hakkında hiçbir fikrim yok; ancak zannedersem pipisi düştü. Bulanlar danışmaya müracaat edebilink.
Efendim malumunuz bugün önemli bir gün. "21 Aralık Dünya Tüm Kırtasiyeleri Kapatıp Doç. Dr. Oetker'e Bir Tarafla Gülme Günü". Biliyorum bilgisayarınızın başında "Bu ne saçmalıyor yine yahu?" diye sorular soruyor, "Yok artık Lebron James'in deve desenli bale pabuçları!" diye şaşkın tepkiler veriyorsunuz; ama gerçek bu. Vallahi de bu. Billahi de bu.
Tüm günümü A. Ayrancı mahallesinde kırtasiye arayarak geçirdim. Ne kadar kırtasiye varsa hepsini üçer kez dolaştım ve hiçbiri açık değildi. Hiç bana bayramdı, şuydu, buydu, sular kesikti, yoğurt yemişti vs. muhabbetleri açmayın. Bayramda EŞŞEK tane nöbetçi eczane var, bir tane nöbetçi kırtasiye yok. Niye efendim? ha? HA? Niye? Eczacılar insan değil mi? Onlar da istemiyor mu büyüklerini ziyaret etmek, ellerini öpmek, büyükleri onlara şeker ve çikolata verirken mutlu aile tablosu çizerek bilimum reklamlara malzeme olmak? İstemez olurlar mı? Çok istiyorlar. Ama sabahtan akşama kadar vitaminsizlikten yakınan 30 yaşındaki kadınlara "Centrum"un çileklisinin bulunmadığını izah etmek zorundalar.
Hayır efendim. Bu haksızlıktır, kalleşliktir "hıncallıktır, uluçluktur."(Eksisozluk, Sayfa Altı). Kabul edilinebilinebilibiligehgehbilinilemez. Hof. Sinirlendim. Bakmayın kusuruma. Öyle tek bir çatı altında toplanmış, ana fikri destekleyen paragraflarla donanmış fantastik bir yazı yazamadım; ancak bu ülke içimizde kalan şeyleri söyleyemediğimiz için böyle oldu. Evet evet, bir kişi bile çıkıp da "kardeşim tuvaletleri alafranga yapmaya kasıyorsunuz da alaturka daha hijnyenik!" demediği için hergün binlerce insanlarla popomuzu paylaşıyoruz. Kimse çıkıp "kardeşim köpeğinin (çok affedersiniz) dışkısını temizlesene!" demediği için her gün yüzlerce kişi "Iyyy, boka bastım..." deyip ayağını sürüye sürüye yürüyor.
Böyle şeyleri söylemeli dile getirmeliyiz. Netekim yazımı, bununla çok alakalı olarak Kavak Yelleri dizisi 17. bölümünden bir alıntıyla bitirmek istiyorum:
"içinden geleni söyle evlat;
çünkü kalırsa... yazık olur"
Ya işte böyle. Siz şimdi geçin dalganızı; ama bir gün siz de 120 sayfa bastıramadığınızda Doç. Dr. Oetker dediydi dersiniz. Ben giderim, creme olé kalır, obezler beni hatırlasın.
Öptüm mujuxxx.
Efendim merhabalar. Kusura bakmayın. Uzun süre yazamadım; ancak yoğun ve tempolu Zimbabwe gezimin yorgunluğunu daha yeni yeni atabiliyorum (bu gezi hakkındaki yazım çok yakında gelecek). Gerçi diğerlerine ne oldu bilemiyorum. Sayın Koçak, ya da Malkoç, ya da Pembelim, ya da Christobel kaç zamandır yazmak istiyor; ancak Vazolar Konseyi olarak sürekli kendisi yazarsa çok hevesliymiş görüntüsü veririz, olmaz diye düşündük. O yüzden yazmadı. Başak Hanım'ın akıbetini bilmiyoruz, kendisi en son bir arap prensiyle Swiss Hotel lobisinde görüldü. Mr. M. Çağın Kırca hakkında hiçbir fikrim yok; ancak zannedersem pipisi düştü. Bulanlar danışmaya müracaat edebilink.
Efendim malumunuz bugün önemli bir gün. "21 Aralık Dünya Tüm Kırtasiyeleri Kapatıp Doç. Dr. Oetker'e Bir Tarafla Gülme Günü". Biliyorum bilgisayarınızın başında "Bu ne saçmalıyor yine yahu?" diye sorular soruyor, "Yok artık Lebron James'in deve desenli bale pabuçları!" diye şaşkın tepkiler veriyorsunuz; ama gerçek bu. Vallahi de bu. Billahi de bu.
Tüm günümü A. Ayrancı mahallesinde kırtasiye arayarak geçirdim. Ne kadar kırtasiye varsa hepsini üçer kez dolaştım ve hiçbiri açık değildi. Hiç bana bayramdı, şuydu, buydu, sular kesikti, yoğurt yemişti vs. muhabbetleri açmayın. Bayramda EŞŞEK tane nöbetçi eczane var, bir tane nöbetçi kırtasiye yok. Niye efendim? ha? HA? Niye? Eczacılar insan değil mi? Onlar da istemiyor mu büyüklerini ziyaret etmek, ellerini öpmek, büyükleri onlara şeker ve çikolata verirken mutlu aile tablosu çizerek bilimum reklamlara malzeme olmak? İstemez olurlar mı? Çok istiyorlar. Ama sabahtan akşama kadar vitaminsizlikten yakınan 30 yaşındaki kadınlara "Centrum"un çileklisinin bulunmadığını izah etmek zorundalar.
Hayır efendim. Bu haksızlıktır, kalleşliktir "hıncallıktır, uluçluktur."(Eksisozluk, Sayfa Altı). Kabul edilinebilinebilibiligehgehbilinilemez. Hof. Sinirlendim. Bakmayın kusuruma. Öyle tek bir çatı altında toplanmış, ana fikri destekleyen paragraflarla donanmış fantastik bir yazı yazamadım; ancak bu ülke içimizde kalan şeyleri söyleyemediğimiz için böyle oldu. Evet evet, bir kişi bile çıkıp da "kardeşim tuvaletleri alafranga yapmaya kasıyorsunuz da alaturka daha hijnyenik!" demediği için hergün binlerce insanlarla popomuzu paylaşıyoruz. Kimse çıkıp "kardeşim köpeğinin (çok affedersiniz) dışkısını temizlesene!" demediği için her gün yüzlerce kişi "Iyyy, boka bastım..." deyip ayağını sürüye sürüye yürüyor.
Böyle şeyleri söylemeli dile getirmeliyiz. Netekim yazımı, bununla çok alakalı olarak Kavak Yelleri dizisi 17. bölümünden bir alıntıyla bitirmek istiyorum:
"içinden geleni söyle evlat;
çünkü kalırsa... yazık olur"
Ya işte böyle. Siz şimdi geçin dalganızı; ama bir gün siz de 120 sayfa bastıramadığınızda Doç. Dr. Oetker dediydi dersiniz. Ben giderim, creme olé kalır, obezler beni hatırlasın.
Öptüm mujuxxx.