12 Kasım 2007 Pazartesi

Çok Afili, Bol Şekilli Bir Başlık!!

Tekrar merhabalar efendim. Kusura bakmayın, Vazelin'i biraz aksattık gibi olmuş gibi görünse de bundan sonra sık sık yeni yazılar ekleneceğini temenni ediyorum diye yalanımı söyleyerek başlıyorum yazıya. Çağın çok şirin, dokunaklı, anlamsız ve bir o kadar da seksi bir yazı yazmış, Vazelin'i Sezercik (benim babam var...) konumundan almış, Allah ondan razı olsun. Nitekim aklımı kurcalayan bazı sorunlar var.

Kaç zamandır Vazelin için bir kısaltma düşünüyorum. Vaziş diyesim var, olmuyor... Vazz diyesim var, cık, jazz der gibi oluyor... Vazlak diyesim var, o da dazlağa kaçıyor... En uygunu Vazo gibi duruyor; ama o da başka bir anlama tekabül ediyor. Üstelik hiçbir insan Vazo'yu çok affedersiniz kıçına ya da başına sürmez, sürene de deli ya da Alaaddin denir. -Vazolardan cin çıkmaz!!

Yine çok güzel saçmaladım değil mi? Ne yapayım? Saçmalamak kanımda var. Tutamıyorum kendimi. Size çocukluğumdan da bahsedebilirdim, evet bunu yapabilirdim; ancak sırası değil zamanı değil. Vazelin'in biraz ısınması gerekiyor bunun için. Bir zaman geçsin. İnsanlar bir sindirsin. -Vazelin yenmez!! Olayın teorisini, vazelinin altında yatan asıl amacı anlasınlar. -Mesela Vazo olsa "altında yatan amaç" lafı daha afili olur, bir metafora işaret ederdi. Sonuç olarak bir bakalım. Vazelin nereye gidiyor? Ne haller oluyor? Şu ana kadar sadece ruhlarını görmüş olduğumuz diğer iki arkadaşımız maddiyata erecekler mi? Tıpkı 16. bölümünü yeni izlediğimiz bir Türk dizisi gibi havada kalmış pek çok soru var değil mi? Fakat iyi bir yazar ne yapar. Okuyucuyu sorularla bırakır.

Ahanda bıraktım. Öptüm. Kaçtım.
Kalın salıncakla,
Doç. Dr. Oetker

Hiç yorum yok: